UZEYR ALEYHİSSELÂM


UZEYR ALEYHİSSELÂM
Velî veyâ peygamberdir.İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden veya velilerden. İsmi; Kur'ân-ı kerimde bildirilmiş olup, peygamber olup olmadığı açıkça bildirilmemiştir. Babasının ismi Şureyha olup Hârûn aleyhisselâm’ın neslindendir. İsrâiloğullarını Tevrât'ın hükümlerine uymaya dâvet etmiştir. İsrâiloğulları Allah'ın oğlu diye iftirâda bulunmuşlardır. Kudüs'te doğdu ve Kudüs'te vefât etti. Uzeyr aleyhisselâm küçük yaşından itibâren, Tevrât ilmini öğrenip Tevrât'ı ezbere bilen sayılı kimselerden oldu. Allahü teâlâ ilâhi emirlerden yüz çevirip, peygamberlerin nasihat ve ikâzlarına kulak tıkayan ve çeşitli azgınlık ve taşkınlıkta bulunan İsrâiloğullarına Bâbil hükümdarı Buhtunnasar'ı cezâ olarak musallat etti. Kalabalık bir orduyla Şam ve Ürdün bölgelerini istilâ edip, savunmasız insanları zâlimce öldürten Buhtunnasar Kudüs’ü de istilâ etti.    Mescid-i Aksâ'yı yıkıp, Kudüs şehrinin bağ ve bahçelerini harap etti. İsrâiloğullarından çoğunu öldürüp, pek çok çocuk ve genci de esir alarak Bâbil'e götürdü. Bâbil'e götürülen genç esirler arasında Uzeyr aleyhisselâm da vardı. Uzeyr aleyhisselâm Bâbil'de bir müddet esâret hayâtı yaşadıktan sonra elli yaşında olduğu sıralarda bir fırsatını bulup memleketi olan Kudüs'e gitmek üzere yola çıktı. Kudüs yakınına gelince, bir bahçede konaklayıp merkebinden yükünü indirdi ve bir ağaca bağladı. Geriden Kudüs şehrini seyredip; şehrin harap, yolların ve bahçelerin viran olduğunu üzülerek gördü. Bu sırada karnı acıktığı için bir miktar incir ve üzüm koparıp, incirin bir kısmını yedi, üzümün de suyunu sıkıp içti. Bir ağaç altına oturup, yıkılmış evlere, bozulmuş yollara, çürümüş tenlere, yığılmış kemiklere bakıp âlemin sonunu, yeniden dirilişi ve Allahü telalânın kudretini düşündü. Kendi kendine: ''Acabâ, bu halden sonra Hak teâlâ bu şehri nasıl tâmir ve ihyâ eder.'' diyerek tefekküre dalıp uyudu. Allahü teâlâ onu yüz sene öldürdü. Hayattan mahrum etti. Onun bedenini, yiyecek ve içeceğini insanların ve hayvanların gözünden gizledi. Uzeyr aleyhisselâmı ölü bırakmasından yetmiş sene kadar sonra, Fâris hükümdârlarından Nüşek adında bir hükümdâr eliyle Beyt-i mukaddessi (Mescid-i Aksâ) ve Kudüs şehrini imâr etti. Bu sırada Bâbil hükümdarı Bahtunnasar öldüğünden İsrâiloğulları esâretten kurtulup memleketlerine döndüler. Otuz sene daha geçtikten sonra Allahü teâlâ Uzeyr aleyhisselâmı yeniden diriltti. Uzeyr aleyhisselâm kendisinin bir gün veya bir günden az olarak uyumuş olduğu uykudan uyandığını zannetti. Çünkü incir ve üzümün sanki dalından yeni koparılmış ve şıra sıkıldığı saatlerdeki gibi bozulmamış olduğunu gördü. Allahü teâlâ Uzeyr aleyhisselâma vahy edip yüz sene kaldığını bildirdi. Uzeyr aleyhisselâm merkebine baktığı zaman onun parça parça olan kemiklerinin vücûdundan ayrılmış olduğunu gördü. Allahü teâlâ ona ''.....ve seni, insanlara bir âyet (delil) kılmak için böyle öldürüp dirilttik. (seni öldükten sonra diriltmenin var olduğunu delil kıldık) ve (merkebin) kemiklerine bak! Onları nasıl birbirine birleştiriyoruz? Sonra da onlara et giydiriyoruz?'' (Bakara suresi: 259) buyurdu. Allahü teâlâ ölmüş, etleri çürümüş, kemikleri parça parça olup kaybolmuş olan merkebi tekrar diriltti. Bu durumu gören Uzeyr aleyhisselâm, ''Ben bilirim ki, şüphesiz Allahü teâlâ her şeye kâdirdir. (Bütün ölüleri diriltmeye gücü yeter.) buyurarak Allahü telalânın kudretini müşâhede etti.
Uzeyr aleyhisselâm yeniden dirilen merkebine binip Kudüs şehrine girdi. Bulduğu insanları gördüğü ev ve mahalleleri tanıyamadı. Kendi mahallesi olarak tahmin ettiği yerde bir evin önünde durdu. Kapıda gözleri görmeyen, elleri ve ayakları tutmayan bir kadına rastladı. Kadına Uzeyr'in evi neresidir? dedi. Âmâ ve kötürüm olan kadın da; ''Uzeyr'in evi burasıdır, ben Uzeyr'in hizmetçisiyim. Fakat Uzeyr kaybolalı yüz yıldan fazla oldu. Ondan ümitsiziz.'' deyip ağlamaya başladı. Bunun üzerine Uzeyr aleyhisselâm; ''Ben Uzeyr'im'' deyip başından geçenleri anlattı. Uzeyr aleyhisselâm’ın duâsı bereketiyle kadın, hastalıklarından şifâ buldu. Kadın âilenin diğer fertlerine ve İsrâoğullarına Uzeyr aleyhisselâm’ın geldiğini haber verdi. Âile halkı Uzeyr aleyhisselâmı tanıyıp iknâ oldular. Uzeyr gelmiş diyerek sevinç ve heyecanla gelen şehir halkı da Uzeyr aleyhisselâmı ziyâret edip uzun zaman geçtiği halde değişmemiş olduğunu gördüler.Yaşlılar ona çeşitli sorular sorarak imtihan etmeye başladılar. bu sırada Uzeyr aleyhisselâma peygamberlik emri bildirildi. İsrâiloğullarına Tevrât’ın hükümlerini tebliğ etmeye onları azgınlık ve sapıklıklardan sakındırmaya çalıştı. Daha önce kendilerini dünyâ ve âhiret saâdetine dâvet eden peygamberlerin apaçık mucizelerini gördükleri halde onları yalanlayan, birçok peygamberi de şehit eden İsrâiloğulları Uzeyr aleyhisselâm’ın dâvetini kabul etmediler.Okuduğu Tevrât'ın uydurma olduğunu iddiâ edenler çıktı. Bâzıları onun okuduklarından Tevrât olup olmadığını karşılaştıralım dediler. İçlerinden biri ''Benim dedem, Buhtunnasar'ın zulmü zamânında bütün Tevrât nüshalarını yakılmak sûretiyle yok edildiğini bildirdi. Yanlız bir nüsha Tevrât'ı filan dağın tepesine gömdüğünü söyledi. O nüshayı getirip Uzeyr'in okuduklarıyla karşılaştıralım dedi. ''Gömülü olan yerden Tevrât nüshalarını getirip Uzeyr aleyhisselâm’ın okuduklarıyla karşılaştırdılar. Yazılı nüshada olanlarla Uzeyr aleyhisselâm’ın okuduklarını aynı olduğunu görünce ''bu kadar uzun zamandan sonra  Uzeyr'in Tevrât;'ı ezbere okuması mümkün değildir düşüncesiyle Tevbe suresi 30. âyetinde bildirildiği gibi ''Uzeyr Allah'ın oğludur.'' diye iftirâda bulundular.

Uzeyr aleyhisselâm ise onların bu inanışlarının küfür ve sapıklık olduğunu, vazgeçmedikleri halde şiddetli azâba uğrayacaklarını bildirdi. Vefât edinceye kadar İsrâiloğullarının arasında bulundu. Onları hak yola dâvet etmeye devâm etti. Uzeyr aleyhisselâm’ın vefâtından sonra İsrâiloğullarının isyanları ve sapıklıkları iyice arttı.. Uzeyr aleyhisselâm’ın ismi Kur'ân-ı kerimde (Bekara suresi: 259 ve Tevbe suresi: 30. âyetlerinde) zikr edilmiştir. Fakat peygamber mi yoksa insanları hak yola dâvet eden bir veli mi olduğu keşin olarak bildirilmedi. Peygamber efendimiz de buyurdu ki: ''Uzeyr'in peygamber olup olmadığını bilemiyorum. Tubba'nın mel'ûn olup olmadığını bilemiyorum. Zülkarneyn'in peygamber olup olmadığını bilemiyorum....''

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BALTACI MEHMET PAŞA BALTAOĞLU SÜLEYMAN BEY

HOCA SADETTİN EFENDİ

ALPTİGİN ALP ER TUNGA