LOKMAN ALEYHİSSELÂM

LOKMAN ALEYHİSSELÂM
Peygamber veya veli. Dâvud aleyhisselâm ın zamânında, Arabistan'ın Umman tarafında yaşadı. Dâvud aleyhisselâm la görüşüp ondan ilim öğrendi. Dâvud aleyhisselâma peygamberlik bildirilmeden önce, müftü olan Lokman Hâkim, Dâvud aleyhisselâma peygamberlik bildirildikten sonra fetvâ vermeyi bıraktı. Dâvud aleyhisselâma ümmet oldu. Kendisine hikmet verildi. Eyyûb aleyhisselâm ın teyzesinin oğlu oldu da rivâyet edilmektedir. Fransız bilginlerinin, Calinos'un (Galen'in) bir adı da Lokman Hekim idi demeleri yanlıştır. Çünkü Lokman Hekim, Dâvud aleyhisselâm zamânında; Calinos (Galen) ise, ondan bin yıl kadar sonra yaşamıştır. Lokman ismi Kur'ân-ı kerim'de geçmekte olup, bir sûreye (otuz birinci sûre) Lokman ismi verilmiştir.Bu sûrenin on ikinci âyetinde meâlen; ''Biz Lokman'a hikmet verdik.'' buyrulmaktadır. Buradaki hikmet tâbirinin; akıl, anlayış, ilim, ilimle amel etmek ve doğru karar vermek demek olduğu tefsir kitablarında yazılıdır.  Lokman Hekim tabiplerin piridir. Hikmetli sözleri ve oğluna verdiği nasihatler meşhurdur.  Kur'ân-ı kerim'de Lokman suresi 3. âyet-i kerimede meâlen; ''Bir vakit Lokman oğluna öğüt vererek şöyle demişti: Yavrum! Allah'a ortak koşma, çünkü şirk çok büyük zulümdür.'' buyrulmaktadır.
Lokman Hekim'e sen bu hâle nasıl geldin dediklerinde; ''Doğru sözlü olmak, emâneti yerine getirmek, lüzumsuz söz ve işi terk etmekle.'' cevâbını verdi. İnsanlar ondan nasihat istediler, o da şöyle nasihat etti: Öncekilerin ve sonrakilerin ilimleriyle amel edilebilmesi için sekiz şeye dikkat etmek lazımdır. Dört zamanda dört şeyi korumak gerekir; Namazda gönlü, halk arasında dili, yiyip içmede boğazı, bir kimsenin evine girince de gözü korumaktır. İki şeyi hâtırdan hiçbir zaman çıkarmamalıdır. Bunlar; Allahu telalânın büyüklüğü ve ölümdür. İki şeyi de tamâmen unutmaya çalışmalıdır. Bunlar da; bir kimseye yapılan iyilik ile dost ve yakınlardan görülen kötülüktür.'' Lokman Hekim'in oğluna nasihatlerinin bir kısmı şöyledir: ''Ey oğlum! Dünyâ derin deniz gibidir. Çok insanlar onda boğulmuştur. Geminin takvâ, yükün imân, hâlin tevekkül olsun, umulur ki kurtulursun.''
''Ey oğlum! Âlimlere karşı öğünmek, akılsızlarla inatlaşmak ve meclislerde, toplantılarda gösteriş yapmak için ilim öğrenme! İhtiyâcım yok diyerek de ilmi terk etme.''  ''Ey oğlum! Allahu teâlâyı anan (hâtırlayan) insanlar görürsen onlarla otur. Âlim olsan da, ilminin faydasını görürsün ve ilmin artar, sen ehil isen sana öğretirler. Allahu teâlâ onlara olan rahmetinden seni de faydalandırır. Allahu teâlâyı zikretmeyenleri görürsen onlardan uzak dur.'' ''Ey oğlum! Horoz senden daha akıllı olmasın! O, her sabah zikir ve tespih ediyor, sen ise uyuyorsun.''
''Ey oğlum! Seçilmiş kullara teslim ol, kötülerle dost olma.'' ''Ey oğlum! İnsanlara iyilikleri emir ve nasihat edip kendini unutma! Yoksa mum gibi olursun. Mum insanları aydınlatır, fakat kendini yakıp eritir.'' ''Ey oğlum! Yalandan çok sakın! Çünkü dinini bozar ve insanlar yanında mürüvvetini azaltır. Bununla hayânı, değerini ve makâmını kaybedersin.''
''Ey oğlum! Kötü huydan, gönül dağınıklığından sakın. Sabırsız olma, yoksa arkadaş bulamazsın.İşini severek yap, sıkıntılara katlan. Bütün insanlara karşı iyi huylu ol.''  ''Ey oğlum! Hep üzüntülü olma, kalbini dertli kılma. İnsanların elinde olana tamâ etmekten sakın. Kazâya râzı ol ve Allahu telalânın sana verdiği rızka kanâat et.''   ''Ey oğlum! Dünyâ geçici ve kısadır. Senin dünyâ hayâtın ise azın azıdır. Bunun da azının azı kalmış, çoğu geçmiştir.''
Ey oğlum! Tövbeyi  yarına bırakma, çünkü ölüm ansızın gelip yakalar.''    ''Ey oğlum! Sükût etmekle pişmân olmazsın. Söz gümüş ise sükût altındır.''   ''Ey oğlum! Helâl lokma ye ve işlerinde âlimlere danış, işlerini nasıl yapacağını onlara sor.''   ''Ey oğlum! Âlimler meclisine devâm et. Bahar yağmuru ile yeryüzünü yeşillendiren Allahu teâlâ, âlimlerin meclisindeki hikmet nûru ile de müminlerin kalbini aydınlatır.''
''Ey oğlum! Amel ancak yakın (Allahu telalâya olan ilim ve mârifet) ile yapılır. Herkes yakını nispetinde amel eder. Amel noksanlığı, yakın noksanlığından gelir.''  ''Ey oğlum! Bir hatâ işlediğinde hemen tövbe et ve sadaka ver.''   ''Ey oğlum! Ölümden şüphe ediyorsan uyku uyuma. Uyuduğun ve uyumak mecbûriyetinde kaldığın gibi, ölüme de mahkûmsun. Dirilmekten  de şüphe ediyorsan, uykudan uyanma. Uykudan uyandığın gibi öldükten sonra da dirileceksin.''
''Ey oğlum! Helâl kazanç ile yoksulluktan korun. Yoksul kimse şu üç musibetle karşılaşır: Din zayıflığı, akıl zayıflığı ve mürüvvetin kaybolması.''   ''Ey oğlum!Merhamet eden merhamet bulur. Sükût eden selâmete erer, hayır söyleyen kâr eder, kötü konuşan günâhkar olur, diline hâkim olmayan pişmân olur.''   ''Ey Oğlum! Dünyâ malından yetecek kadarını al, fazlasını âhiret için hayra sarfet, Sıkıntıya düşecek ve başkasının sırtına yük olacak şekil de tembellik etme.''
''Ey oğlum! Sakin kimseyi küçük görüp hakâret etme. Çünkü onun da senin de rabbimiz birdir.''
Lokman Hekim'in oğlu: ''Babacığım, insanda hangi haslet daha iyidir?'' diye sorunca; ''Temiz, hâlis din.'' buyurdu. Eğer iki haslet olursa? ''Din ve mal'', üç haslet olursa? ''Din, mal ve hayâ.'' buyurdu. Dört haslet olursa? dedi. ''Din, mal, hayâ ve güzel ahlâk.'' buyurdu. Beş haslet saymak icâbederse  diye sorunca; ''Din, mal, hayâ güzel huy ve cömertlik.'' buyurdu. Altı haslet sayarsak deyince; ''Ey oğlum! Allahu teâlâ her kime bu beş iyi hasleti verdiyse, o kimse mümin ve müttekidir. Allahu teâlâ katında veli ve sevgilidir. Şeytanın şerrinden uzaktır.'' buyurdu. Oğlu: ''Babacığım, insandan en kötü haslet hangisidir?'' dedi. ''Allahu teâlâyı inkârdır'' buyurdu. İki olursa dedi. ''İnkâr ve kibirdir.'' buyurdu. Üç olursa dedi. ''İnkâr, kibir ve şükür azlığı.'' buyurdu. Dört olursa dedi. ''İnkâr, kibir, şükür azlığı ve cimrilik.'' buyurdu. Beş olursa diye sorunca; ''İnkâr, kibir, şükür azlığı, cimrilik ve kötü ahlâk.'' buyurdu. Altı olursa deyince; ''Ey oğlum! Bu beş kötü hasletin bulunduğu kimse münâfıktır, şakidir ve Allahu teâlâdan uzaktır.'' buyurdu.
Hafs bin Ömer'den rivâyet edildi ki: Lokman Hekim, yanına bir hardal torbası koydu ve oğluna nasihat etmeye başladı. Her bir nasihatte bir hardal tanesini çıkardı. Nihâyet hardalları tükendi. Sonra da; Ey oğlum! Sana o kadar nasihat ettim ki, şâyet bu nasihatler bir dağa verilseydi, dağ yarılır, parça parça olurdu'' buyurdu. Oğlu da bu nasihatleri tuttu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BALTACI MEHMET PAŞA BALTAOĞLU SÜLEYMAN BEY

BURAK REİS

HOCA SADETTİN EFENDİ