CAHİT KÜLEBİ CAHİT SITKI TARANCI
CAHİT KÜLEBİ
Şiir kitapları:Adamın biri(1946),rüzgâr (1949),Atatürk Kurtuluş Savaşı'nda (1952),Yeşeren otlar (1954,TDK şiir ödülü (1955),süt (1965)Yangın (1980),Yeditepe Şiir seçmeleri ödülü,(1981),Türk mavisi(1973),Bütün şiirleri Sıkıntı ve Umut ad değiştirerek üç kez yayınlandı.Şiirler (1969),bütün Şiirleri (1982),Şiir Üzerine yazılar Şiir Her zaman(1985),Gazete vesikası olarak çıkan anıları henüz kitap olarak yayınlanmamıştır
CAHİT SITKI TARANCI
Diyarbakır 1910-Viyana 1956 İlköğrenimini D.Bakır'da tamamladıktan sonra Saint-Joseph Lisesi'nde orta öğrenime başladı.Galatasaray Lisesine devam etti.Ardından SBF deki öğrenciliği maddi yetersizlik yüzünden yarım kaldı.Yarım kalan ticaret okulundaki öğreniminden sonra önceleri başladığı yazarlığa Muhti,Servetifünun,Akademi,Galatasaray Dergileri'nde devam etti.Eğitimini tamamlamak üzere Paris'e gitti.Savaş tehlikesi üzerine kısa süren bu gidiş ardından yurda döndü ve askerlik görevini yedek subay olarak yapmasının ardından İstanbul'a gelen babasının ticari hesapları ile bir süre uğraştıysa da bu kısa sürdü.1944 de Ankara'da AA.çevirmen olarak çalıştı.CHP şiir yarışmasında birinci olarak birinci olan ünlü otuz beş yaş şiiri bu dönmede yazılmıştır.Özgür yaşamı ardından belki şiirlerindeki aşkı yaşamak üzere 1951 de evlendi.Ama düzensiz yaşamını düzene sokamamanın sonucu belki sağlığı bozuldu ağır bir hastalık geçirdi tedavi için çeşitli kentleri dolaştı.Sonunda Avusturya'ya götürüldü.13 Ekim 1956 da orada öldü.Son yılları hastalığı (İnme) sonucu çalışamadan geçti.
Üstün bir şiir yeteneği olmasına karşın fiziki olarak çirkin olduğu zehabına kapılıp karamsar,kırık,hüzünlü,ürünler verdi.Şiir görüşlerini arkadaşı Z.O.Saba'ya yazdığı mektuplarda açıkça belli eder.Ömrümde Sükût(1933),Otuzbeş yaş(1946),düşten güzel (1952–34 şiir)En iyimser eserleri evlilik dönemi eserleridir.Sonrası,sağlığında yayımlattığı üç kitabı haricinde 73 şiir ,10 çeviri ile Peyami Anısına küçük bir kitabı daha vardır.
Çok iyi bildiği Fransızca'nın etkisiyle belki Fransız şiirinin etkisinde kalmıştır.Taklit döneminden sonra kişiliğini bulmuş bize özgü dünyanın dil,deyiş,duygulanış,özelliklerini şiirleştirmiştir.Yaşama isteği,mutluluk arayışı,aşk gereksinimi,ölüm korkusu,yalnızlık acısı,gereksiz bir dağ babayla dolu kent yaşamından kaçış özlemi....gibi temaları sürekli arayışlarla ulaştığı biçim olgunluklarında işlemesi etkisi azalmamış olan bir güzellik birikimi olarak her zaman gündemdedir.
YAŞ OTUZBEŞ
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünüyorsunuz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim:
Nerde o günler, o sevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne donup duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.
N'eylesin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadığın olacak
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünüyorsunuz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim:
Nerde o günler, o sevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne donup duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.
N'eylesin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadığın olacak
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında.
Cahit Sıtkı TARANCI
Yorumlar
Yorum Gönder