ERTUĞRUL GAZİ

     ERTUĞRUL GAZİ
   
Osmanlı devletinin kurucusu,Osman Gazi'nin babası(?-Söğüt 1281) Yaşamıyla ilgili kesin bilgiler yoktur.Ölümünden yüzyıl kadar sonra yazılan kaynaklarda Anadolu da yaşamış bir Türkmen beyi olduğu anlaşılmaktadır.Bu zaferden sonra Ertuğrul Gazi'nin önce Karacahisar,sonrada Söğüt'ü alarak Bilmecikteki Rum Beyi'ni vergiye bağladığına ,Selçuk Sultanının kendisine Söğüt'ü mülk olarak verdiğine inanılır.Böylece E.Gazinin Uç'ta bir aşiret  beyi olduğu kanıtlanmış kabul edilir.Osmanlı kaynaklarına göre E.Gazi'nin 90yaşında öldüğü ve Söğüt'e gömüldüğünü yazar.Türbesi yüzyıllardır Türklerin ziyaret ettiği bir yer olma özelliğini korumaktadır.
        Osmanlı Devleti' nin kurucusu Osman Gâzi'nin babası. Gündüz Alp'in oğludur. Oğuzların kayi boyundandır.
        Anasının İnegöl/Domaniç Bucağı'nın Çarşamba köyünde gömülü olduğuna inanıldığı için ll.Abdülhamit'in buyruğuyla buraya bir türbe yapılmıştır.Oğuz Kayı boyundan olduğu kesindir.Osmanlı kaynaklarına göre Kayılar doğudan gelip  önce Ankara'nın batısındaki Karacadağ yöresine,sonra bir uç beyi olarak Ertuğrul Gazi'nin ele geçirdiği Söğüt,Domaniç dolaylarına yerleştiler.Bizans ve Selçuk kaynaklarında rastlanmamakla birlikte Osmanlı kaynaklarında 1231 de Selçuklu sınırına saldıran İznik Bizans imparatoruna karşı Sultan l.Alaattin Keykubat 'ın açtığı sefer sırasında Ertuğrul Gazi'nin Selçuklu Ordusu'nun akıncılığını yaptığı ve Rumların yenildiği yere Sultan önü denildiği yazılıdır. Cengiz'in İslâm memleketlerini talan ettiği sırada, babası, Selçuklu topraklarında yasamak üzere kabilesiyle beraber ülkesini terk etmiş, Amu Deryâ’yı geçip Oğuzların yoğun olduğu Aral havzasına gelmişti. 1220'lerde Horasan’ın kuzey sınırına, oradan Karakum çölünün güneyine, oradan da Merv yoluyla Ahlat'a ulaşmıştı. Moğol istilâsının buralara kadar ulaşması üzerine kabilesine daha uygun bir yer arayan Gündüz Alp, Erzincan'a doğru hareket etmiş, Pasin ovasında Sürmeli çukura geldiklerinde hastalanarak vefat etmişti.
        Babalarının vefatından sonra Ertuğrul Gazi kabileye reis seçildi ve ağabeyleri Sungur Tekin ve Gündoğdu, kendilerine tâbi kabile mensuplarıyla beraber Ahlat'a geri döndüler. Ertuğrul Gazi ise, kardeşi Dündar Bey ile beraber batıya hareket etti. Sivas yakınlarına gelip konakladığında, Selçuklu ordusu ile büyük bir Moğol birliğinin kıyasıya çarpışmakta ve Moğolların Selçuklu ordusunu bozmak üzere olduğunu gördü.

        Yiğitlik ve erliğin bütün vasıflarını üzerinde toplayan Ertuğrul Gazi, İslâm’ın ve Türk'ün şânından olan zâlime karşı mağdura destek olmakta zerre kadar tereddüt etmedi. "Mağlûba yardim etmek erlik olur. Hızır gibi, bunalmış zamanlarında çaresizlere yardıma yetişerek ellerinden tutalım" diyerek, Selçuklu saflarına katılıp, Moğollara karşı saldırıya geçti. Bir kaç yüz kişilik bu kuvvetin civanmertliği üzerine savaşın seyri değişti ve kısa sürede Moğol kuvvetleri darmadağın oldu. (Bu savaşın, Harzemzşahlarla yapılan Yassiçimen Savası olduğu da rivayet edilmektedir.)
        Savaştan sonra, Selçuklu sultâni Alâeddîn Keykubâd, Ertuğrul Gâzi'ye iltifatlarda bulundu. Hil'at giydirdi ve Selçuklu ülkesinde yasamak için göç ettiklerini örgenince Ankara yakınındaki Karadağ mıntıkasında oturmak için toprak verdi (1230).

        İznik imparatorluğu ile Selçuk hududunda sürekli çarpışmalar üzerine sultan birinci Alâeddîn Keykubat 1231'de bir ordu ile Sultanönü çıvarına geldi. Bütün maiyeti ile beraber yanında yeralan Ertuğrul Gâzi'yi öncü kuvvetlerine komutan yaptı. Ertuğrul Gazi, Rum ordusu üzerine yürüyünce, imparator Theodor Laskaris'in Rumeli'den yardımcı çağırdığı Aktav tatarlarıyla karsılaştı. Yenişehir ovasında üç gün gece-gündüz devam eden şiddetli çarpışmalar sonunda düşmanı bozup, İnegöl’e kadar takip ederek pek çok ganimet aldı. Elde ettiği bu büyük başarıdan sonra Eskişehir Söğüt mevkiinde sultan Alâeddîn'le buluşan Ertuğrul Gazi mükâfatlandırıldı. Söğüt ve Saraycık mahalleri kışlak, Domaniç dağı da yaylak olmak üzere kendisine verildi.
        Ertuğrul Gazi Anadolu'ya geldikten kısa bir müddet sonra, Selçuklu Devleti çökmeye yüz tutmuş, Anadolu parça parça olmuştu. Türk uç beyleri, Selçuklulardan boşalan yerleri doldurmaya ve yeniden güçlü bir devlet kurmayı tasarlıyorlardı. Anadolu'da irsâd ve gaza yapan gönül sultanları, tasavvuf ehli âlimler ile dervişler yeniden toplanmayı teşvik ediyorlar ve istikbâlde kurulacak yeni bir Türk devleti müjdeliyorlardı.

        Ertuğrul Gazi aşireti ile beraber gelip Söğüt ve Domaniç'e yerleşti. Bu yıllarda bölgede bulunan Germiyan'ın babası Alışır ve Çavdar isimli bir tatar, el altında tuttukları kuvvetlerle halkı tedirgin edip; pazar ve hayvanlarını talan ederek geri dönerlerdi. Ertuğrul Gazi buraya yerleşince, bunlara mâni oldu. Bizans kale ve şehirlerinin hâkimi olan Hıristiyan tekfurlarla da iyi anlaştı. Adaleti, halka olan iyi muamele ve yardımları o kadar çoktu ki, Hıristiyan tebaa bile onu yürekten sevip sayıyordu. Bu sevgi ve bağlılık o kadar fazla idi ki, Söğüt’te bulunan Hıristiyan zimmîter, Ertuğrul Gazi vefat edince, çiftliğinin yarısı ile bir bağı onun ruhu için vakfedip kadı emrine vermişlerdi.

        Söğüt’e yerlesmesinden bir kaç sene sonra Karacahisar tekfuru, bölgedeki müslüman ahâliyi rahatsız etmeye başladı. Ertuğrul Gazi de sultan Alâeddîn'i savaşa teşvik etti. Sultan Alâeddîn'le beraber Karacahisar kalesini kuşattılar. Uzun süre yapılan şiddetli savaşlardan sonra tekfur barış istediyse de kabul edilmedi. Bu sırada Moğolların Ereğli’yi alma haberi geldi. Sultan kaleyi fethetme isini Ertuğrul Gâzi'ye bırakarak Moğolları karşılamaya gitti. Bir müddet daha devam eden muhasaradan sonra Ertuğrul Gazi kaleyi fethetti. Tekfuru yakaladı. Elde edilen ganimetin beste birini Sultan'a gönderip kalanını gazilere dağıttı.
        Selçuklu sultâni Alâeddîn Keykubâd'in vefatına kadar etrafın fethi ve İslâmiyet’in yayılması için bütün gayreti ile çalıştı. Sultan’ın vefatından sonra, Söğüt uç bölgesinde Bizans'la mücâdeleye devam etti. 1281 yılında 92 veya 96 yaşında vefat ederek yine Söğüt’e defnedildi (Bkz. Osman Gazi).
        Ertuğrul Gazi, çevresinde bulunan beyliklerin ve devletlerin durumlarını ve siyâsî şartları gayet iyi değerlendirirdi. Komşuları ile dâima iyi geçinerek aşiret ve tebaasını güçlü bir durumda, huzur ve rahat içinde yaşattı. Çıplakları giydirip donatır, dul kadınlara, fakirlere, düşkünlere dâima yardim ederdi.
        Ertuğrul Gâzi'nin görevi bu kadardı. Geldi... Yarim asır adalet ve huzur içinde yaşattığı bölge halkı yanında, Hıristiyanlara da İslâmiyet’i sevdirip gitti. Bundan sonra doğudan gelen Horasan erenleri Alp ve Abokul gibi adlarla anılan mürşidler, bu ve bunun gibi Türk oymaklarına yegâne gayenin cihâd ve i'lâ-yi kelimetullah (Allahu teâlânin ism-i serifini yüceltmek, Islâm'i yaymak) oldugunu asiladilar. Sonra bu gayenin gerçekleştirilmesi için lüzumlu olan bilgi ve tecrübeyi verip, yol gösterip teşkilâtlandırarak sevk ve idare ettiler. Harplerle aldıkları Bizans topraklarını tamamen Türk-İslâm toprağı hâline getirmek için muazzam bir fâaliyete giriştiler. Bu faaliyetler; harcanan büyük enerji, dehâ, İslâm’ın adaleti ve en önemlisi erenlerin duası bereketiyle kısa zamanda müspet neticeler verdi. Derviş gaziler, bir memleket ve şehri fetheder etmez bâzıları derhâl oraya yerleşip, kalan kısım daha ileri yürüdü. Arkadan dâima taze kuvvet yetiştirildiği için, bu yürüyüşün ardı arkası kesilmedi. Fethedilen şehir ve beldelerde; camiler, medreseler, tekkeler, hastaneler, kervansaraylar, imaretler, çeşmeler, yollar ve köprüler... yapıldı, islimî tedris, eğitim ve öğretim başladı, içtimaî yardim müesseseleri faaliyete geçirildi. Elde edilen topraklarda asayiş, sulh ve sükun tem’in edildi.
        Ertuğrul Gazi'den sonra Osman Gazi ile yeşerip sonrakilerle büyüyen, denizleri, diyarları, ülkeleri, iklimleri, kit'alari muhteşem dalları arasına bütün insanlık, Asr-i saadetten sonra bir daha görüp hayal edemediği bir şekilde, tam altı asır yasadı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İMAMI AZAM EBU HANİFE İMAMI BUHARİ

HOCA SADETTİN EFENDİ

BURAK REİS