HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR

İstanbul 1864–1944 Yazar Hastalığı yüzünden mülkiye öğrenimini yarıda bıraktı.Bazı küçük memurlukların ardından Ahmet Mithat'ın desteğiyle yazarlığa adım attı.milletvekilliği dışında yazarlık onun yaşamını sürdürme kaynağı oldu.Servetifünunculara katılmadan halk yazarı kalmayı yeğledi ve bunu da sürdürdü.İlk eseri Şık zamanın züppeliğini,alafrangalığını,batılılaşmanın keskin eleştirisi oldu.Meftun,Ben delimiyim,Utanmaz adam  aynı örnekler le devam eder.Mutallaka'da (Boşanmış kadın 1898) aile geçimsizliklerini ,Mürebbiye'de (1899) alafranga yakınlılar içindeki ev sarsıntılarını işledi.Güldürürken düşündürmek,eleştirirken öğretmek yöntemiyle  Gürpınar,hep İstanbul konak,köşk,çevrelerinden konular seçerek ürünlerini çoğalttı.Bir Muadele-i Sevde (1899) Metres (1899),tesadüf,Nimetşinas,Bir gazete tefrikası izinsiz ve karşılıksız olarak başka gazetede de yayımlanınca eser çıkarmaya ll.Meşrutiyete kadar ara verdi.Her zaman gerçekçi,ara sıra doğalcı yöntemle gözlem gücünü kullanarak bütün çevreleriyle İstanbul yaşamını romanlarında işledi.54 Eser yazdı.bunlar:Kuyruklu yıldız altında bir izdivaç,Gulyabani,Cadı,Hakka sığındık,Toraman,Son Arzu,Cehennemlik, Meyhanede hanımlar,Billur Kalb,Muhabbet tılsımı,.....ayrıca 7 öykü ,iki oyunu vardır.ölümünden sonra altı romanı daha basıldı.

Daha ilk romanından başlayarak ,çoğunlukla eski ile yeni çatışmasını ana tema olarak seçmiş ; böylece kimi yapıtlarında geleneklerin yıkılışı sırasında eskiye bağlanamayan ,yeniyi de hazmedemeyen taklitçi ,züppe  tipi (şık,Şıpsevdi,1911 vb) eleştirmiş kimi yapıtlarında insan içgüdüsüyle toplum kuralları arasındaki uyuşmazlık üzerine durmuş ve eski devrin katı ahlak kuralarıyla bağdaşamayan yeni düşünceli insanın eski düzen içindeki mutsuzluğunu ve bunun aile kurumu üzerindeki olumsuz etkisini (iffet,1896;Mutalaka,1898;Tesadüf,1900;nimetsinas,1901;bir mubadele-i Sevda ,1899;Sevda peşinde ,1912;Son Arzu,1922) göstermiştir.

l.Dünya savaşı içinde maddi manevi bütün değerler alt üst olup ta toplum katları arasındaki farklar daha keskin çizgilerle ortaya çıkınca ,yazar eskiden toplumla birey arasındaki uyuşmazlıktan doğduğunu belirttiği kötülüklerin ,bu kez katlar arasındaki uçurumdan ,güçlü ile zayıf arasındaki çatışmadan doğduğu görüşüne varmış "gücü yetenin yetmeyeni bağırta bağırta yemesi" nden (Kaynanam nasıl kudurdu,1927)yakınmış ,yalnız çıkar kaygısına  dayanan ilişkilerin doğurduğu sapıklıkları ,kudurganlıkları göstermiş;ilk romanlarında görülen züppe tipinin yerine ,bu kez,yaşam savaşında başarı kazanmak için ahlaksızlığı ilke edinen kişileri ele almış ,bunların çıkar ve zevk elde etmek için bütün değer yargılarını nasıl çiğnediklerini işlemiştir.(Hakka sığındık,1919;Billur Kalp ,1926;Tebessüm-i elem,1923;Cehennemlik,1924;Muhabbet tılsımı,1928;Ben delimiyim?;Kokotlar mektebi,1928;Utanmaz adam,1934vb.)

Genelde gözleme dayalı bir yöntemi benimsemekle birlikte ,anlatmak istediği şeyleri daha iyi belirtebilmek için ,kimi zaman abartmaya da kaçmıştır.Romanları "töre romanı" dır.büyük konak ve yalılarda yaşayan insanlardan en kenar mahallelerde yaşayan  yoksul halka kadar ,paşası,efendisi,hanımı,küçükbeyi,gelini ,kaynanası ,mürebbiyeşi,metresi,züppesi ,zamparası ,delisi ,doktoru, hacı,hocası,üfürükçüsü ,tulumbacısı,dilencisi,vbile eski İstanbul'un her kesiminden insanların onun yapıtlarında (Kendi çevreleri,kılıkları ,görenek ve gelenekleri ,düşünceleri,inançları ,dilleri ve her türlü özellikleriyle) yaşamakta;İstanbul'un atlı Tramvayları (Şıpsevdi),Kağıthane âlemleri (Bir muadele-i sevda) ramazan gecelerinde Şehzadebaşı gezmeleri (Son Arzu),mahalle baskınları  (Tebessüm-i elem),Ölü gömme törenleri (Hayattan sayfalar),Kenar mahalle kadınlarının konuşmaları (Tesadüf) vb. bütün ayrıntılarıyla yazıya geçirilmiştir.sanat için sanat" görüşünü benimsiyen Edebiyat-ı Cedideci ler aydın kişilere seslenirken ,Hüseyin Rahmi doğrudan doğruya halk tabakasına seslenmiştir.Bütün yapıtlarında halkın eğitim düzeyini yükseltme amacını gütmüş böylece Edebiyat'ı Cedide görüşünün tam tersine ,"toplum için sanat " görüşünü benimsemiştir.Kendisini "Kırk yıldır kafasına doldurduğu felsefeyi etrafına saçan bir mürebbi" diye gören yazar halkın bilgisini genişletme işini tıpkı Ahmet Mithat gibi hikaye aracılığıyla yapmaya çalışır.Ondan ayrıldığı nokta öğretmek istediklerini kendi ağzından değil kahramanlarının ağzından vermesidir.

Cümleleri kuruluş bakımından kusursuz olmakla birlikte üslubu özenli değildir.Üsluptan önce düşünceye önem vermiş ,sağlamlığı süse yeğ saymış ,bütün yapıtlarını süssüz sade ve doğal bir anlatımla yazmıştır.Dille edebiyatın birbirinden ayrılamayacağını savunmuş.böylece kedi çağını aşıp geleceğin dil ve sanat tutumun ayol açmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İMAMI AZAM EBU HANİFE İMAMI BUHARİ

HOCA SADETTİN EFENDİ

BURAK REİS